Sami kökenli Akadlar, MÖ 4000'de Arap Yarımadası'ndan gelerek Orta Mezopotamya'ya yerleşmişlerdir. Kral Sargon döneminde devlet haline gelmişler; kısa sürede Mezopotamya'ya hakim olmuşlardır. Başkentleri Agade şehridir. İlk düzenli ordu sistemini meydana getiren Akadlar, tarihte bilinen ilk imparatorluğu kurmuşlardır. Akadlar, MÖ 2100 yıllarında Sümerler tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Sümer kültüründen etkilenen Akadlar, onlar gibi çok tanrılı bir inanca sahiptirler; kurdukları imparatorluk sayesinde Sümer kültürünü Ön Asya'ya yaymışlardır.
20 Ocak 2014 Pazartesi
13 Ocak 2014 Pazartesi
SÜMERLER
Mezopotamya'da ilk şehir devletlerini Sümerler kurmuşlardır. En önemlileri Ur, Uruk, Kiş, Lagaş olan bu şehir devletlerine "site" adı verilmiştir. Bu devletler arasında siyasi ve ekonomik nedenlerle sık sık savaşlar yapılmıştır. Siteler, etrafı surlarla çevrili, "ziggurat" adı verilen tapınak ve onun etrafındaki evlerden meydana gelmiştir. Sitelerin başlarında patesi veya ensi adı verilen krallar bulunur ve Tanrı adına ülkeyi yönettiklerini iddia ederlerdi. Patesi çevresindeki sitelere hakim olursa "lugal" Sümer ülkesine hakim olursa "lugal kalma" unvanını alırdı. Devlet yönetiminde krala yardımcı olan danışma meclisleri de bulunurdu. Aynı zamanda Sümer kralları, dini törenleri idare eder, savaş sırasında ordunun başında bulunur ve hukuki yetkileri elinde toplardı. Kraliçe devlet işlerinde oldukça etkiliydi. Sümer Devleti'nde krallar ve rahipler en üst sırayı oluştururken halk, hürler ve köleler olmak üzere sosyal sınıflara ayrılmıştı.
Çok tanrılı bir inanca sahip Sümerler ölümden sonra ki yaşama inanmamışlardır. Gılgamış, Tufan ve Yaratılış destanları Sümerler tarafından meydana getirilmiştir.
Sümerler, ev ve tapınaklarını ateşte pişirilmiş kerpiç ve tuğlalardan yapmışlardır. Mimaride sütun, kubbe, kemer tarzını kullanmışlardır. Oymacılık, kuyumculuk, heykel vb. sanat dallarıyla ilgilenmişlerdir.
Sümerler kara sabanı kullanarak ve sulama amaçlı kanallar inşa ederek tarımın gelişmesini sağlamışlardır.
Sümerler, astronomi alanında gelişmiştir. Ayrıca matematik ve geometride gelişme göstererek dört işlemi kullanmışlar, bölme ve çarpma cetvelleri hazırlamışlar, yüzey ve hacim ölçmeyi gerçekleştirmişler, daireyi 360 dereceye bölmüşlerdir.
Çok tanrılı bir inanca sahip Sümerler ölümden sonra ki yaşama inanmamışlardır. Gılgamış, Tufan ve Yaratılış destanları Sümerler tarafından meydana getirilmiştir.
Sümerler, ev ve tapınaklarını ateşte pişirilmiş kerpiç ve tuğlalardan yapmışlardır. Mimaride sütun, kubbe, kemer tarzını kullanmışlardır. Oymacılık, kuyumculuk, heykel vb. sanat dallarıyla ilgilenmişlerdir.
Sümerler kara sabanı kullanarak ve sulama amaçlı kanallar inşa ederek tarımın gelişmesini sağlamışlardır.
Sümerler, astronomi alanında gelişmiştir. Ayrıca matematik ve geometride gelişme göstererek dört işlemi kullanmışlar, bölme ve çarpma cetvelleri hazırlamışlar, yüzey ve hacim ölçmeyi gerçekleştirmişler, daireyi 360 dereceye bölmüşlerdir.
12 Ocak 2014 Pazar
MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI
Anadolu, Akdeniz, Arabistan, İran, Hindistan ve Türkistan'da kurulan uygarlıkların kesişme noktası Mezopotamya "iki nehir arasındaki ülke" olarak tanımlanmıştır. Fırat ve Dicle Irmakları arasında yer alan, oldukça verimli bir tarım havzası olan Mezopotamya'da Sümer, Elam, Akad, Babil, ve Asur gibi devletler kurulmuştur.
11 Ocak 2014 Cumartesi
KÜLTÜR VE UYGARLIK
Kültür, bir millete ait maddi ve manevi değerler bütünüdür. Bu değerler göç, savaş, ticaret gibi yollarla dünyanın farklı bölgelerine taşınmış ve kültürler arası etkileşim meydana gelmiştir. Bunun sonucunda zaman içerisinde uygarlık adı verilen milletlerarası ortak değerler oluşmuştur.
İnsanlığın ortaya çıktığı andan itibaren dünyanın farklı yerlerinde birçok uygarlık meydana gelmiştir. İnsanlar, ilk çağlardan itibaren verimli tarım alanlarını, su kenarlarını yerleşim yeri olarak seçmişler ve buralarda ilk uygarlıkların temellerini atmışlardır.
Anadolu, Mezopotamya, Mısır, İran, Çin ve Hindistan önemli uygarlıkların kurulmuş olduğu bölgelerdir. Sümer, Akad, Elam, Babil, Asur kültürleri Mezopotamya'yı; Hitit, Frigya, lyon,Lidya ve Urartu kültürleri ise Anadolu'yu önemli bir uygarlık merkezi haline getirmiştir. Anadolu ve Mezopotamya'da olduğu gibi Orta Asya bozkırları ve Çin'in Sarı Irmak bölgesi de birer uygarlık merkezidir.
İnsanlığın ortaya çıktığı andan itibaren dünyanın farklı yerlerinde birçok uygarlık meydana gelmiştir. İnsanlar, ilk çağlardan itibaren verimli tarım alanlarını, su kenarlarını yerleşim yeri olarak seçmişler ve buralarda ilk uygarlıkların temellerini atmışlardır.
Anadolu, Mezopotamya, Mısır, İran, Çin ve Hindistan önemli uygarlıkların kurulmuş olduğu bölgelerdir. Sümer, Akad, Elam, Babil, Asur kültürleri Mezopotamya'yı; Hitit, Frigya, lyon,Lidya ve Urartu kültürleri ise Anadolu'yu önemli bir uygarlık merkezi haline getirmiştir. Anadolu ve Mezopotamya'da olduğu gibi Orta Asya bozkırları ve Çin'in Sarı Irmak bölgesi de birer uygarlık merkezidir.
10 Ocak 2014 Cuma
MADEN ÇAĞI
b. Maden Çağı (MÖ 5500 - 1200)
Bakır (Kalkolitik) Çağı: Taş Çağının sonlarına doğru maden keşfedilmiştir. İnsanların ilk buldukları ve kullandıkları maden bakırdır. Bakırın tabiatta bol bulunması ve kolay işlenir olmasından dolayı bu madenden silah, günlük kullanıma yönelik kap kacak yapılmıştır. Altın ve gümüş madenleri daha çok süs eşya yapımında kullanılmıştır. Madenin insan hayatına girmesiyle tarımda bereketi simgeleyen madeni heykelcilikler yapılmaya başlanmıştır. Türkiye'de bu döneme ait merkezler arasında Çorum'da Alacahöyük, Denizli'de Beycesultan, Çanakkale'de Kumtepe ve Truva, Samsun'da İkiztepe gibi yerleşim yerleri bulunmaktadır.
Tunç Çağı: İnsanlar zamanla bakırla birlikte kalayı eriterek daha sert bir karışım olan tuncu elde ettiler. Bu dönemde site adı verilen ilk şehir devletleri kurulmuş, bunun ardından Mezopotamya'da Sümer ve Akad; Anadolu'da Hitit Devleti gibi ilk büyük devletler ortaya çıkmıştır. Bu devirde yazının bulunmasıyla Tarih Çağlarına geçilmiştir.
Demir Çağı: Demirin bulunup işlenmesi insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biridir. Başlangıçta "dövme" tekniği ile demirden az sayıda araç üretilebilmiştir. Bu çağda, üretim artmış, ticaret ve silah yapım teknikleri gelişmiştir. Küçük şehir devletlerinin yerini büyük devletler almaya başlamıştır.
Anadolu'daki bazı yerleşim yerleri, tarih öncesi çağlarda kurulmuş, varlıklarını daha sonraki dönemlerde de devam ettirmiştir. Burdur'da Hacılar, Çanakkale'de Truva, Yozgat'ta Alişar, Çorum'da Alacahöyük bu tür yerleşmelere örnek gösterilebilir. Hacılar Höyüğü'nün etrafı duvarlarla çevrilidir. Bu duvar, düşman tehlikesine karşı yapılan surların ilk örneklerindendir.
Truva'da yapılan kazılarda üst üste dokuz şehir kurulduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu şehirlerin ilk beşi, Tarih Öncesi Çağlara, dördü ise ilk Çağa aittir. Alişar'da yapılan kazılarda buranın yedi yerleşim katından oluştuğu anlaşılmıştır. Bunlardan ilk üçü, Tarih Öncesi Çağlara, dördü ise İlk Çağa aittir. Alişar'dan elde edilen buluntulardan burada yaşayanların çanak ve çömlek yapımında ilerlemiş oldukları anlaşılmaktadır.

Tunç Çağı: İnsanlar zamanla bakırla birlikte kalayı eriterek daha sert bir karışım olan tuncu elde ettiler. Bu dönemde site adı verilen ilk şehir devletleri kurulmuş, bunun ardından Mezopotamya'da Sümer ve Akad; Anadolu'da Hitit Devleti gibi ilk büyük devletler ortaya çıkmıştır. Bu devirde yazının bulunmasıyla Tarih Çağlarına geçilmiştir.
Demir Çağı: Demirin bulunup işlenmesi insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biridir. Başlangıçta "dövme" tekniği ile demirden az sayıda araç üretilebilmiştir. Bu çağda, üretim artmış, ticaret ve silah yapım teknikleri gelişmiştir. Küçük şehir devletlerinin yerini büyük devletler almaya başlamıştır.
Anadolu'daki bazı yerleşim yerleri, tarih öncesi çağlarda kurulmuş, varlıklarını daha sonraki dönemlerde de devam ettirmiştir. Burdur'da Hacılar, Çanakkale'de Truva, Yozgat'ta Alişar, Çorum'da Alacahöyük bu tür yerleşmelere örnek gösterilebilir. Hacılar Höyüğü'nün etrafı duvarlarla çevrilidir. Bu duvar, düşman tehlikesine karşı yapılan surların ilk örneklerindendir.
Truva'da yapılan kazılarda üst üste dokuz şehir kurulduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu şehirlerin ilk beşi, Tarih Öncesi Çağlara, dördü ise ilk Çağa aittir. Alişar'da yapılan kazılarda buranın yedi yerleşim katından oluştuğu anlaşılmıştır. Bunlardan ilk üçü, Tarih Öncesi Çağlara, dördü ise İlk Çağa aittir. Alişar'dan elde edilen buluntulardan burada yaşayanların çanak ve çömlek yapımında ilerlemiş oldukları anlaşılmaktadır.
TAŞ ÇAĞI
a. Taş Çağı (MÖ 600.000 - 5.500)
Eski Taş (Paleolitik) Çağı (MÖ 600.000 - 10.000): Yüz binlerce yıl süren bu dönem insanlık tarihinin en uzun dönemidir. Genellikle çakmak taşlarının yontulmasıyla şekillendirilmiş kesici, delici ve kazıcı aletler bu dönemin en belirgin buluntularıdır.
Tarihin bu döneminde insanlar tamamen doğaya bağlı kalmış, avcılık ve toplayıcılık ile hayatlarını sürdürmüşlerdir. Hayvan postlarından giysi yaparak soğuktan korunmuşlardır. Mağara ve kaya sığınaklarını barınak olarak kullanmışlardır. Bu çağın sonlarına doğru mağara duvarlarına hayvan ve av sahneleri resimleri yapmışlardır.
Dünyada Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya'daki Altamira, Fransa'da Lasque ( Laskö) mağaralarında rastlanmıştır. Türkiye'de bu döneme ait kalıntıların bulunduğu yerlere Antalya'da Karain, Beldibi ve Belbaşı; İstanbul'da Yarımburgaz mağaraları örnek gösterilebilir. Yarımburgaz Mağarası, Türkiye'deki bilinen en eski yerleşim yeridir.
Orta Taş (Mezolotik) Çağı (MÖ 10.000 - 8.000): Bu dönemde insanlar, Eski Taş Çağında olduğu gibi hayatlarını avcılıkla ve toplayıcılıkla sürdürmüşler; mağara ve kaya sığınaklarında yaşamaya devam etmişlerdir. Daha sonra buzullar erimeye başlamış ve bu dönemin sonlarına doğru ateş bulunmuştur.
Bu çağın en özgün buluntuları çakmak taşından yapılmış, mikrolit adı verilen ve günlük yaşamda kullanılmaya yönelik küçük araç gereçlerdir.
Orta Asya'da Mezolotik Çağa ait en eski yerleşim yeri Güney Tacikistan'daki Kuldara (Ceyhun Nehri'nin yukarı kısmı) bölgesidir. Türkiye'de bu dönemi aydınlatan merkezlerden bazıları Antalya'da Beldibi, Ankara'da Macunçay, Göller yöresinde Baradiz, Samsun'da Tekkeköy mağaralarıdır.
Yeni Taş ( Neolitik) Çağı (MÖ 8000 - 5500): Mağara ve kaya sığınaklarında yaşayan insanlar, ovalara ve su kenarlarına inmişler; toprağı işlemeye başlayarak tarımsal üretime geçmişlerdir. İlk kez köylerin kurulduğu bu dönemde insanlar kendilerine ağaç dallarından ve kamışlardan kulübeler yapmışlar; korunmak amacıyla kulübelerini çamurla sıvamışlar, köylerin etrafını hendek ve çitlerle çevirmişlerdir. Bu çağda insanlar, yiyecek ve içeceklerini muhafaza etmek için kilden küp, çanak, çömlek yapmışlardır. Bazı bitkilerin liflerinden elbise dikmişlerdir. Köpek, at, koyun, keçi, sığır gibi hayvanları evcilleştirilmiştir.
Yeni Taş Çağına önce Ön Asya'da (Mezopotamya, Anadolu, İran, Suriye) girilmiştir. Türkiye'de bu çağa ait kalıntılara Konya yakınlarında bulunan Çatalhöyük, Diyarbakır yakınlarında bulunan Çayönü ve Gaziantep Sakçagözü'nde rastlanmıştır. Çayönü Türkiye'de ve Güneydoğu Avrupa'da Yeni Taş Çağında kurulan ilk köy yerleşim yeri, Konya'da bulunan Çatalhöyük ise insanlık tarihinin ilk şehir yerleşmesi olarak kabul edilmektedir.
Eski Taş (Paleolitik) Çağı (MÖ 600.000 - 10.000): Yüz binlerce yıl süren bu dönem insanlık tarihinin en uzun dönemidir. Genellikle çakmak taşlarının yontulmasıyla şekillendirilmiş kesici, delici ve kazıcı aletler bu dönemin en belirgin buluntularıdır.

Dünyada Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya'daki Altamira, Fransa'da Lasque ( Laskö) mağaralarında rastlanmıştır. Türkiye'de bu döneme ait kalıntıların bulunduğu yerlere Antalya'da Karain, Beldibi ve Belbaşı; İstanbul'da Yarımburgaz mağaraları örnek gösterilebilir. Yarımburgaz Mağarası, Türkiye'deki bilinen en eski yerleşim yeridir.
Orta Taş (Mezolotik) Çağı (MÖ 10.000 - 8.000): Bu dönemde insanlar, Eski Taş Çağında olduğu gibi hayatlarını avcılıkla ve toplayıcılıkla sürdürmüşler; mağara ve kaya sığınaklarında yaşamaya devam etmişlerdir. Daha sonra buzullar erimeye başlamış ve bu dönemin sonlarına doğru ateş bulunmuştur.
Bu çağın en özgün buluntuları çakmak taşından yapılmış, mikrolit adı verilen ve günlük yaşamda kullanılmaya yönelik küçük araç gereçlerdir.
Orta Asya'da Mezolotik Çağa ait en eski yerleşim yeri Güney Tacikistan'daki Kuldara (Ceyhun Nehri'nin yukarı kısmı) bölgesidir. Türkiye'de bu dönemi aydınlatan merkezlerden bazıları Antalya'da Beldibi, Ankara'da Macunçay, Göller yöresinde Baradiz, Samsun'da Tekkeköy mağaralarıdır.
Yeni Taş ( Neolitik) Çağı (MÖ 8000 - 5500): Mağara ve kaya sığınaklarında yaşayan insanlar, ovalara ve su kenarlarına inmişler; toprağı işlemeye başlayarak tarımsal üretime geçmişlerdir. İlk kez köylerin kurulduğu bu dönemde insanlar kendilerine ağaç dallarından ve kamışlardan kulübeler yapmışlar; korunmak amacıyla kulübelerini çamurla sıvamışlar, köylerin etrafını hendek ve çitlerle çevirmişlerdir. Bu çağda insanlar, yiyecek ve içeceklerini muhafaza etmek için kilden küp, çanak, çömlek yapmışlardır. Bazı bitkilerin liflerinden elbise dikmişlerdir. Köpek, at, koyun, keçi, sığır gibi hayvanları evcilleştirilmiştir.
Yeni Taş Çağına önce Ön Asya'da (Mezopotamya, Anadolu, İran, Suriye) girilmiştir. Türkiye'de bu çağa ait kalıntılara Konya yakınlarında bulunan Çatalhöyük, Diyarbakır yakınlarında bulunan Çayönü ve Gaziantep Sakçagözü'nde rastlanmıştır. Çayönü Türkiye'de ve Güneydoğu Avrupa'da Yeni Taş Çağında kurulan ilk köy yerleşim yeri, Konya'da bulunan Çatalhöyük ise insanlık tarihinin ilk şehir yerleşmesi olarak kabul edilmektedir.
9 Ocak 2014 Perşembe
TARİHİ ÇAĞLARA GİRİŞ
İnsan, düşünebilme ve düşündüğünü yaşama aktarabilme yeteneği ile diğer canlılardan ayrılır. Bu farklı özelliği neticesinde hayatını kolaylaştırmak, yapısında var olan merak ve keşfetme duygusunu tatmin etmek maksadıyla geçmişi ve çevresini tanıma ihtiyacı hissetmiştir.Bu nedenle tarihe yönelik araştırmalara büyük önem vermiştir. Ancak insanlık tarihinin uzun bir zamanı kapsaması geçmiş ile ilgili araştırma yapmayı zorlaştırmış, tarih zamana göre sınıflandırılmıştır. Yazının bulunmasından önceki döneme Tarih Öncesi Çağlar, yazının icadından sonraki döneme Tarih Çağları denilmiştir.
1. Tarih Öncesi Çağlar
Yazılı kayıt ve belgelerin olmadığı Tarih Öncesi Çağlar hakkında tarih bilimi en çok arkeolojiden yararlanır. Bu döneme ait bilgiler daha çok arkeolojik bulgulardan elde edilir. Yeni bulgularla birlikte bu döneme ait bilgilerimiz de değişebilir. Tarih Öncesi Çağlar Taş Çağı ve Maden Çağı olarak ikiye ayrılır.
1. Tarih Öncesi Çağlar
Yazılı kayıt ve belgelerin olmadığı Tarih Öncesi Çağlar hakkında tarih bilimi en çok arkeolojiden yararlanır. Bu döneme ait bilgiler daha çok arkeolojik bulgulardan elde edilir. Yeni bulgularla birlikte bu döneme ait bilgilerimiz de değişebilir. Tarih Öncesi Çağlar Taş Çağı ve Maden Çağı olarak ikiye ayrılır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)